Karaçalı – Sesindeki Haziran

Suç olmadan dönerken bir otopsi sabahından

Doğrulurken öfkenden iki adım uzağında

Boynundan göğsüne denk düşen bulvar

Devrilen binalar Acıbadem Durağı’nda

Hayır, dudak payı yırtık ruhum ayrık

Mukadderat zift tut ki kaldık ayrı gayrı

Saklanma patika yol zaman zalim

Fezanın yangınlarından yadigar halim

Objeler ihvanlık nesneler objektif

Eskimez insanlık eskimoyu katletti

Kan döker kalbe vermez direktif

Zamanla ağır geldi taktığım sudan bileklik

Göstermez gündüz gözü camımda kör sineklik

Kör bıçaktım üstümü örtmeseydin

Bıraksaydın da son sözümü söyleseydim

Arar bulurdun gerçekten özleseydin

Aslında şaşkınım yıllar olmuş attığın

Kurşunun bıraktığı şuurumun sakatlığından

Yanında yattığımdan dibe battığımdan

Sesimi sildiğimden şarkımı kısalttığından

Fakülte çıkışı yaktığım sigaraydın

Bu aşkı kılıcım bile karşılayamazdı

Ölümle atlar nasıl yarışır

Böyle olmasaydı

Biz birbirimizi her zaman üzerdik

Bizim bütün düzenimiz kargaşada düzendi

Sen dudağını kilitlerden ağlayıp küserdin inan

Dokunulamayacak kadar güzeldin

Ey o zalim şüpheyi şakağıma çekiç vuran çelişki

Ey onun elini tutunca dağılan kalabalık

Gökyüzüne baktığımda saygın bir subay görüyorum

Bu haydut kibrimi bir tarafa bırakıp

Ruhun sevmek istediğinden nefret etmek zor

Onsuz ağaç gibisin hiç akraban yok

Sor kaç semt kaç durak ağlanır

Kaç eşya ayaklanır kaç kadın yasaklanır

Aşkın ilk nefes bilgeliğin son gasp edilir

Sabahın körü yüzümde tokat sersemliği

Odam boş diyelim ki bugün savaş bitti

Ne var yani adımlarını alsan geri

Bilirsin hayat bir bakıma güzeldir

Dar sokaklar poz veren eski dostlar gibi

Mercedes gibi, turkuaz gibi, yaz gibi

Fazla bir mektup son bir şans gibi

Similar Posts

6 Comments

  1. Geri bildirim: Pingback
  2. Geri bildirim: Pingback
  3. Geri bildirim: Pingback
  4. Geri bildirim: Pingback
  5. Geri bildirim: Pingback
  6. Geri bildirim: Pingback

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir