Yüksek Sadakat – İhtimaller Denizi

I had a small friend, Who had a fat friend Who had a big friend Who gave birth to many friends With our flashlights to the sky We waited for them to land. I got two tall friends Who know my small friend Who seem to have a problem with you They got roman candles…

Dağlarımda dargınlık var Sümbül ağlar nevruz ağlar Viran oldu köyler bağlar Bir değil yarem yarem Yaralandım nasıl varem Kesildi çarem çarem Kanlarım buram buram oy Haber saldım Ankara’ya Kim ne ara ne de sora Kim dayanır bu acıya Mahsuni kime ne derim Kaygı biçer keder yerim Eğer bir olsa çekerim

When all that’s good in life comes crashing down The pillars crumble with a hellish sound I don’t know what’s going on Dumbfound and without a clue Is nothing good inside of you? I spit my name like a fucking curse And damn it all for getting worse Someone save me From this downward speeding…

Neden senle hiç durmadan tartışıp duruyoruz ki biz? Bilebile üstüme gelmene ne gerek var? Neden dostça ve insanca ayrılamıyoruz ki biz? Ve bunca yaşanmış yılların da hatırı var Eğer her gün bu işkence, Eğer her gün bu karmaşa, Eğer her gün bu kavgaya katlanırım sanıyorsan Sen de yaz, yaz, yaz, bi kenara yaz, bütün sözlerimi…

Elimde olsa hiç ağlar mıydım Elimde olsa bel bağlar mıydım Yıkılsın dağlar açılsın yollar Senin elinden içim kan ağlar Başımın tacı kara sevdalım Gözümün nuru başı belalım Elimde olsa hiç sever miydim Elimde olsa dert çeker miydim Ayrılık çöktü belimi büktü Senin hasretin canıma yetti Başımın tacı kara sevdalım Gözümün nuru başı belalım

He came into town with his mandolin Calling all the people and they came to him He said I want to hear all that’s pretty He said I want to hear all that’s nice They laughed at him with his mandolin They left him there with his funny grin He said I want to hear…